Bu makale daha önce Erdem&Erdem Ortak Avukatlık Bürosu’nun web sitesinde yayınlanmıştır.
Av. İ. Ceren Eke / Ağustos 2021
Giriş
Türk ticaret hukuku mevzuatı uyarınca, anonim şirketlerde olağan genel kurulun her faaliyet dönemi sonundan itibaren üç ay içinde yapılması gerekir.[1]6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) uyarınca, genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi (TTK m. 410) ve görevi (TTK m. 375) esasen yönetim kuruluna aittir. Öyle ki,yönetim kurulunun süresi dolmuş olsa dahi genel kurul toplantıya çağrılabilir.[2]
Öte yandan, bazı hallerde genel kurul kendisine kanunen yetki verilen organ ve kişiler tarafından da toplantıya davet edilebilir. Bu çerçevede, i) tek pay sahibinin ve ii) azlık pay sahibinin mahkemeye başvurarak genel kurulun toplanmasınısağlama imkânı bulunur. Bu Hukuk Postası makalesinde TTK m. 410/2 uyarınca tek pay sahibinin mahkemenin izniyle genel kurulu toplantıya çağrı imkânı ile TTK m. 412 uyarınca azlığın mahkemeye başvurusu üzerine genel kurulun toplantıya çağrılması imkânıaçıklanır.
TTK m. 410/2 Uyarınca Tek Pay Sahibinin Genel Kurulu Toplantıya Çağrı İmkânı
TTK m. 410/2 uyarınca, yönetim kurulunun devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle, tek pay sahibi genel kurulu toplantıya çağırabilir.
Aynı doğrultuda bir düzenleme, 28.11.2012 tarihli 28481 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmelik (“Genel Kurul Yönetmeliği”) m. 9/2’de de mevcuttur. Buna göre; “Yönetim kurulunun mevcut olmaması veya devamlı olarak toplanamaması yahut toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması halinde, Kanunun 410 uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre, mahkemeden izin alan pay sahibi genel kurulu toplantıya çağırabilir”.
Anılan hükümlerin amacı, şirket işleyişinin devamını sağlamak ve şirkette TTK m. 530 anlamında organ yokluğunu engellemektir.[3]Bu hüküm genel kurulun bazı olağanüstü durumlarda toplantıya çağrılabilmesini sağlamak amacıyla Adalet Komisyonu’nda Tasarıya eklenmiştir.[4]Hüküm özellikle farklı gruplar arasındaki uyuşmazlık ve çekişme dolayısıyla yönetim kurulunun toplanamaması, nisapların gerçekleşmemesi gibi hallerde kitlenmeye giren şirketin çıkar yol bulabilmesi itibariyle önem arz eder.
6762 sayılı mülgaTürk Ticaret Kanunudöneminde, Bakanlığın bir uygulaması olarak, tüm pay sahipleri noterde beyanda bulunarak genel kurulu toplantıya çağırabiliyordu. Fakat bu sistem özellikle şirket içi menfaat çatışmalarının bulunması halinde düzgün işleyemiyordu.[5]
TTK uyarınca m. 410/2 anlamında dava hakkının kullanılabilmesi için tek bir paya sahip olmak yeterlidir. Kanunun (ve yönetmeliğin) lafzında açıkça ifade edildiği üzere, mahkemenin pay sahibine genel kurulu toplantıya çağırabilmesi için izin vermesi için yönetim kurulununi) devamlı olarak toplanamaması,ii) toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya iii) mevcut olmaması[6] şarttır.Bununlabirlikte, pay sahibinin hakkı kullanabilmesi için ek olarak mahkemenin izin kararı gerekir.Bu kapsamdakanun koyucunun, kötü uygulamalara engel olmak için pay sahibinin bu çağrıyı mahkeme kararı aracılığıyla yapabilmesini uygun gördüğü anlaşılmaktadır.
TTK m. 410/2 uyarınca tek pay sahibinin genel kurulu toplantıya çağrısına ilişkin mahkeme kararı kesindir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurma imkânı bulunmaz. Aşağıda ortaya konulacağı üzere TTK m. 412 yönünden kanun koyucunun açık düzenlemesi karşısındaTTK m. 410/2’de düzenlenen hak bakımından mahkemenin dosya üzerinden mi yoksa duruşmalı mı karar vereceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
TTK m. 412 Uyarınca Azlık Pay Sahibinin Mahkemeye Başvurusu Üzerine Genel Kurulun Toplantıya Çağrılması
Halka kapalı şirketlerde sermayenin en az onda birini oluşturan pay sahipleri,diğer deyişle azlık, yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını isteyebilir (TTK m. 411).Aşağıda açıklanacağı üzere, TTK m. 412’de[7] ise, bu isteme yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmemesi halinde azlığın mahkemeye başvuru hakkı düzenlenir.
Genel Kurul Yönetmeliğide konuya ilişkin açıklamalar içerir. Buna göre;
“(3) Şirket sermayesinin en az onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan veya esas sözleşmede öngörülmesi halinde daha az sayıdaki pay sahiplerince oluşturulan azlık pay sahipleri, yönetim kurulundan, gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulun toplantıya çağrılmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri hususların gündeme konulmasını yazılı olarak noter aracılığıyla isteyebilirler. Gündeme madde konulması isteminin, çağrı ilanının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasına ilişkin ilan ücretinin yatırılması tarihinden önce yönetim kuruluna ulaşmış olması gerekir.
(4) Azlık pay sahiplerinin, genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin yönetim kuruluna yaptıkları başvurunun kabul edilmesine rağmen kırkbeş gün içerisinde toplantı çağrısının yönetim kurulu tarafından yapılmaması halinde azlık pay sahipleri, genel kurulu toplantıya çağırabilir.
(5) Azlık pay sahiplerinin, genel kurulun toplantıya çağrılmasına ilişkin talebinin yönetim kurulu tarafından reddedilmesi veya yedi iş günü içerisinde olumlu cevap verilmemesi üzerine Kanunun 412 nci maddesi gereğince mahkemece atanmış kayyım tarafından genel kurul toplantıya çağrılabilir.”
Bu dava hakkının kullanılabilmesi için gereken pay, tek bir pay sahibine ait olabileceği gibi, azlık oranı birden fazla pay sahibinin bir araya gelmesi ile de sağlanabilir. Bununla birlikte, esas sözleşmeyle, çağrı hakkı daha az sayıda paya sahip pay sahiplerine tanınabilir. Örneğin, halka kapalı bir anonim şirketin esas sözleşmesine hüküm konularak, sermayenin en az %6’sını oluşturan pay sahiplerinin genel kurulu toplantıya çağırabileceği kararlaştırılabilir. Buna karşın, şirket esas sözleşmesine hüküm konularak kanunun öngördüğü nisaplar ağırlaştırılamaz.[8]
Çağrı istemi noter aracılığıyla yapılır. Kanunda böylesi şekil şartının öngörülmüş olması çağrı sürecindeki sürelerin başlangıcının saptanması bakımından önemlidir.[9]Madde gerekçesinde şu açıklamalar yer alır:
“Uygulamada çağrı için yönetim kuruluna başvurulup başvurulmadığı ve başvuru tarihi sorunyaratmakta, bu konu da mahkemenin izni yönünden sorun doğurmaktadır. Çünkü mahkemenin izinverebilmesi için yönetim kuruluna başvuru yolunun tüketilmiş olması gerekir. Ayrıca yönetim kurulunun cevapvermekte gecikmiş olması da mahkemenin izni bakımından önem taşır. Bu sebeple, Tasarıda çağrı vegündeme madde konulması talebinin noter aracılığıyla yapılması zorunluluğu getirilmiştir.”
İstemin Yönetim Kurulunca Kabulü
Yönetim kurulununazlık tarafından yapılan istemi kabul etmesi halinde, genel kurul en geç kırkbeş gün içinde yapılacak şekilde toplantıya çağrılır. Madde gerekçesinde; uygulamada, eski kanun döneminde çoğu kez yönetim kurulu istemi kabul ettiğindenfakat toplantının aylar sonra yapılabildiğinden bahisle toplantıdan beklenen yararın elde edilemez hâle geldiği ifade edilir. Bu sebeple, TTK ile toplantının kabul tarihinden itibaren kırkbeş gün içinde yapılması zorunluluğu getirilmiştir.
Kırkbeş günlük sürenin başlangıcı, yönetim kurulunun azınlığın talebini kabul ettiğine dair karar tarihidir. Gerekçede “Sürenin başlangıcını belirlemek sorun yaratmamalıdır. Yönetim kurulunun karar tarihi sürenin başlangıç tarihidir” denilerek konuya açıklık getirilmiştir.
Azlığın isteminin kabulüne rağmen kırkbeş günlük süre içinde, yönetim kurulu çağrıyı bizzat yapmazsa çağrı yetkisi talepte bulunan azlık pay sahibine geçer. Yani bu ihtimalde çağrı doğrudan istem sahiplerince (azlık) yapılabilir. Bu halde, ayrıca mahkemeden izin alınmasına gerek yoktur (TTK m. 411/4).[10]Kanunda, azlığın doğrudan genel kurulu toplantıya çağırma yetkisinin nasıl kullanılacağı düzenlenmediğinden ortaya çıkan sorunların nasıl aşılacağına dair ise çeşitli görüşler vardır.[11]
İstemin Yönetim Kurulunca Reddi veya Yedi Günlük Süre İçinde Olumlu Cevap Verilmemesi
Öte yandan, pay sahiplerinin çağrı istemlerinin yönetim kurulunca reddedilmesi veya isteme yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmemesi halinde, aynı pay sahiplerinin başvurusu üzerine, asliye ticaret mahkemesi genel kurulun toplantıya çağrılmasına karar verebilir. Maddede “aynı pay sahiplerinin başvurusu” zorunlu tutulmuş olup yönetim kuruluna başvuran kişilerle mahkemeye müracaat eden kişilerin aynı olması gerekliliği vurgulanmalıdır.[12]
Genel kurul toplantısının yapılmasına ilişkin dava şirkete yöneltilir.Başka bir ifade ile, davanındavacısı azlık pay sahipleri, davalısı ise şirket tüzel kişiliğidir.Davayı görmeyi yetkili mahkeme, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesidir.Öte yandan, dava dilekçesinde talep edilen gündemin belirtilmesi gerekir.[13]
Kural olarak mahkeme talebidosya üzerinden inceler. Bununla birlikte, madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, zorunluluk halinde mahkeme duruşma yapabilir.Mahkemenin duruşma yapılmasına karar vermesi halinde, duruşma yapmanın neden zorunlu olduğunu açıklamalıdır.[14]
Mahkeme genel kurul toplantısının gerekli olduğuna kanaat getirirse, gündemi düzenlemek ve kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atar. Mahkeme kararında, kayyımın, görevlerini ve toplantı için gerekli belgeleri hazırlamaya ilişkin yetkilerini gösterir. TTK m. 410/2’den farklı olarak genel kurula çağrı, hak sahibi (azlık pay sahibi) tarafından değil, mahkeme (mahkemenin tayin ettiği kayyum) tarafından yapılır.TTK m. 412 uyarınca mahkemenin kararı kesindir.
Sonuç
TTK m. 410/2 ile TTK m. 412 şirket pay sahiplerine (TTK m. 410/2 bakımından tek pay sahibine, TTK m. 412 uyarınca azlık pay sahibine) genel kurulu toplantıya çağrı imkânı sağlayan davalardır. Bununla birlikte, her iki dava bakımından kanunda ifade edilen hem şekli hem maddi şartların yerine gelmesi önemlidir. Her iki dava bakımından da hak sahibinin doğrudan genel kurulu çağrı yetkisi olmayıp haklar ancak belli koşullar gerçekleştikten ve belli aşamalar tüketildikten sonra genel kurulun toplantıya çağrılması mümkün olur.
[1]Bkz. TTK m. 409/1; Genel Kurul Yönetmeliği m. 7/1(a)
[2]TTK ile eski Türk Ticaret Kanunu döneminde tartışmalı olan bu husus açıklığa kavuşturulmuştur. Bkz. TTK m. 410’un gerekçesi.
[3]Karahan, Sami: Şirketler Hukuku, 2012, Aralık, s. 503
[4]Pulaşlı, Hasan: 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt 1, 2011, Ankara, s. 714
[5]Karahan, s. 503
[6]Üçışık, Güzin / Çelik, Aydın: Anonim Ortaklıklar Hukuku, Cilt 1, 2013, Ankara, s. 245. Yazar uygulamada, çeşitli sebeplerle özellikle gruplar arasındaki uyuşmazlık ve çekişme dolayısıyla yönetim kurulunun toplanamaması, üye eksikliğinden veya bazı azlık haklarının kötüye kullanılması dolayısıyla toplantı nisabının gerçekleşememesi, toptan istifa veya kaza gibi nedenlerle yönetim kurulunun mevcut olmaması hallerine sıkça rastlandığını ifade eder.
[7] Öte yandan, işbu makalenin konusu olmamakla birlikte, bu maddeler uyarınca genel kurul zaten toplanacak ise, bu kişiler karara bağlanmasını istedikleri konuların gündeme konmasını isteyebilir.
[8]Altaş, Soner:Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirketler, 2021, Ankara, s. 133
[9]Poroy, Reha / Tekinalp, Ünal / Çamoğlu, Ersin: Ortaklıklar Hukuku, Cilt 1, 2014, İstanbul, s. 483. Yazar yeni kanunla getirilen talebin noter yoluyla yapılması hükmünün çağrı sürecindeki sürelerin başlangıcının saptanması açısından zorunlu olduğunu ifade eder.
[10]Karahan, s. 505
[11]Poroy / Tekinalp / Çamoğlu, s. 485-485. Yazar, azlığın gerekmesi halinde TTK m. 412’ye paralel olarak yargıdan yardım alabileceğini, hâkimden kayyım ataması isteyebileceğini ifade eder.
[12]Altaş, s. 134
[13]Karahan, s. 505
[14]Poroy / Tekinalp / Çamoğlu, s. 486