Bu makale daha önce Erdem&Erdem Ortak Avukatlık Bürosu’nun websitesinde yayınlanmıştır.
Av. Alper Uzun, Şubat 2021
Giriş
İcra ve İflas Kanunumuzun (“İİK”) 285 ila 309. Maddeleri arasında düzenlenmiş olan “konkordato”, mali durumu bozulmuş olan borçlular ile bu borçlunun alacaklılarını korumayı amaçlayan bir yeniden yapılandırma anlaşmasıdır. Konkordato bir dönem ülkemizde epeyce uygulanmış ancak daha sonra “iflas erteleme” müessesesinin yürürlüğe konulmasıyla birlikte tercih edilir olmaktan uzaklaşmıştır.
Ülkemizde 2016 yılında ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında yayımlanan 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile iflas erteleme yoluna başvurulmasının önü kapanınca, yapılan mevzuat değişiklikleri ile birlikte konkordato uygulaması mali durumu bozulmuş ancak iflas girdabına düşmek istemeyen borçlular için tek başvuru yöntemi olarak ön plana çıkmıştır.
Konkordato, yargı önünde belirli şartlar dahilinde oluşturulan önemli ve kuvvetli bir anlaşmadır. Konkordatoya taraf olmayan veya bu anlaşmayı kabul etmeyen alacaklıları da bağlar. Konkordato ile borçlu, borçlarını konkordatoda kabul edilen şekilde ödeyerek borçlarından kurtulur. Borçlu ödeme tutarı kadar, ödeme zamanına da uymalıdır.
Konkordato, “adi konkordato”, “iflâstan sonra konkordato”, “malvarlığının terki suretiyle konkordato” olmak üzere farklı türlere ayrılmıştır.
Konkordatonun Tasdiki Sonrası
Farz edelim ki, borçlunun konkordato talebi mevzuattaki aşamalara uygun ilerledi, proje hazırlandı, konkordatonun başarıya ulaşacağı öngörüldü, geçici ve kesin mühlet süreci sorunsuz geride bırakıldı, konkordato projesi oylandı, uygun bulundu, mahkemece de tasdik edildi. Peki bundan sonra, borçlu konkordato hükümlerine aykırı davranırsa hangi yollar izlenmelidir?
Öncelikle, konkordato, tasdik kararı ile bağlayıcı hale gelir. Adi konkordatoda her ne kadar borçluyu bağlayıcı çok sayıda koşul, gözetim veya denetim hükmü bulunsa da ödeme sürecinin yürütülmesi halen borçlunun elindedir. Borçlunun konkordato planına uygun olarak ödeme yapmaması halinde başvurulabilecek ilk yol, İİK m. 308/e uyarınca fesih davası açılmasıdır. Buna göre kendisine karşı konkordato projesi uyarınca ifada bulunulmayan her alacaklı konkordato uyarınca kazanmış olduğu yeni hakları muhafaza etmekle birlikte konkordatoyu tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi hakkında konkordatonun feshini talep edebilir. Fesih talebine istinaden mahkemece verilecek hüküm üzerine kanun yollarına başvurulabilir.
Bu davanın açılabilmesi için, vadesi gelmiş taksitlerden birinin ödenmemesini yeterlidir. Bu davanın sonunda fesih kararı verilmesi halinde, konkordato talebine konu edilen alacağın (borçlu tarafından kabul edilmiş olması kaydıyla) tamamı, konkordato hiç akdedilmemişçesine borçludan istenebilir. Belirtmek gerekir ki bu alacak, ilamlı takip yolu ile icraya konu edilebilir. Zira Yargıtay içtihatları uyarınca, borçlu tarafından konkordatoda kabul edilen alacaklar, ilamla belirlenen alacaklar statüsündedir. Bu kanaat, borçlunun kayıtsız şartsız borç ikrarının, konkordatonun tasdiki üzerine mahkemece tescil edilmesi hususuna istinaden ortaya çıkmıştır.[1]
Konkordatonun feshi talebi üzerine mahkemece fesih kararı verilmesi halinde, alacaklının kazanılmış hakları korunur. Alacaklı kendisine verilmiş olan teminatı muhafaza eder ve kendisi için bankaya para yatırılmış ise bu para üzerinde alacaklının rüçhan hakkı vardır.[2] Rehinli alacaklılar da aynı haktan yararlanır. Bununla birlikte, rehinli alacaklı tarafından feshi talep edilir ve o alacaklı yönünden konkordatonun feshine karar verildiği durumlarda, İİK m. 308/h/3 uyarınca aranılan 2/3 çoğunluk şartı ortadan kalkarsa, borçlunun teklifini kabul etmeyip ödeme planına tabi tutulan rehinli alacaklılar da bu planla bağlı olmaktan çıkar.
Öte yandan, Yargıtay eski bir kararında, önceki konkordato döneminde, konkordatoda tasdikin kesinleşmesinden önce ödemelerin yapılacağı kabul edilse bile, fesih talebinin ancak kesinleşmeden sonra ileri sürülebileceğine hükmetmiştir. Mevcut konkordato dönemi için de gündeme gelebilecek bir tartışmanın öznesi olan bu kararı Pekcanıtez eleştirmiştir.[3]
Başvurulabilecek bir diğer yol ise şudur: Kendisine karşı konkordato koşulları yerine getirilmeyen alacaklı, fesih talebinde bulunmaksızın, borçluya karşı alacağın ödenmeyen kısmı için icra takibi başlatabilir. Bu konuda Yargıtay’ın eski kararları gündeme gelebilir.[4] Zira Yargıtay, önceki konkordato döneminde fesih davası açılmadan icra takibi yapılamayacağı yönünde muhtelif kararlar vermiş idi. Ancak doktrinde, fesih davası açılmadan icra takibi yapılabileceği konusunda görüş birliği bulunmaktadır.[5]
Bu durumda başlatılacak icra takibindeki alacak miktarı, ödenmeyen konkordato projesinde yazılı miktarla sınırlı olur. Alacaklı, alacağının tümünün tahsili için konkordatonun feshine karar verilmedikçe takip yapamaz. Ancak konkordatonun feshine karar verilmesi halinde, alacağın tümüne yönelik olarak daha önce yaptığı takibe devam edebilir. Daha önce takip yoluna başvurmamış ise, bu aşamada alacağın tümü için takip yapabilir. Konkordatoda, alacağının tümü kabul edilen alacaklı ilama dayalı takip yapabilir.
Son olarak, İcra ve İflas Kanunu m. 308/f uyarınca her alacaklı, kötü niyetle sakatlanmış konkordatonun tamamen feshini, kararı vermiş olan mahkemeden de isteyebilir.
Sonuç
Konkordato, anlaşmanın tarafı olmayan veya bu anlaşmayı kabul etmeyen alacaklıları da bağlayan, önemli ve kuvvetli bir anlaşmadır. Konkordato ile borçlu, borçlarını konkordatoda kabul edilen şekilde ödeyerek borçlarından kurtulur. Borçlu ödeme tutarı kadar, ödeme zamanına da uymalıdır. Ödeme hükümlerini yerine getirme yükümlülüğü halen borçlu üzerindedir. Dolayısıyla, kendisine karşı konkordato projesi uyarınca ifada bulunulmayan alacaklı, konkordatoyu tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi hakkında konkordatonun feshini talep edebilir. Bu durumda alacaklı, alacağı borçlu tarafından kabul edilmiş ise, alacağının tamamını borçludan ilamlı icra takibi yolu ile isteyebilir. Bir başka yol ise, kendisine karşı konkordato koşulları yerine getirilmeyen alacaklının, fesih talebinde bulunmaksızın, borçluya karşı alacağın ödenmeyen kısmı için icra takibi başlatmasıdır. Bunların haricinde elbette her alacaklı, kötü niyetle sakatlanmış konkordatonun tamamen feshini, kararı vermiş olan mahkemeden de isteyebilir.
[1]Altay, Sümer; Eskiocak, Ali: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5. Bası, 2019, s. 401 vd.
[2]Pekcanıtez, Atalay, Özkan, Özekes; İcra ve İflas Hukuku, 11. Bası, 2013, s. 817.
[3]Pekcanıtez, Erdönmez: 7101 sayılı Kanuna Göre Konkordato, İstanbul, 2018, s. 166-167.
[4] Yargıtay 12. HD, 2430 E., 10285 K., 22.10.1990 (www.e-uyar.com).[5]Muşul, Timuçin: İcra ve İflas Hukuku Esasları, 2017, s. 846; Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, 2016, s. 702.